Saturday , 20 May 2024
Aşk

Toksik Aşkın Gizemli Çekiciliği

  • Mayıs 8, 2025
  • 0

Toksik İlişkiler ve Hayranlığımız Diziye yeni başladığımda kendimi, izlemek istediğim ama başlamaktan çekindiğim onlarca diziyle boğuşurken buluyorum. Netflix’te tek başlamayan 30’dan fazla dizi var, diğer platformları saymıyorum bile.

Toksik Aşkın Gizemli Çekiciliği

Toksik İlişkiler ve Hayranlığımız

blank

Diziye yeni başladığımda kendimi, izlemek istediğim ama başlamaktan çekindiğim onlarca diziyle boğuşurken buluyorum. Netflix’te tek başlamayan 30’dan fazla dizi var, diğer platformları saymıyorum bile. Bu durumlarda çoğunlukla kendimi “Friends” dizisini izlerken buluyorum. Yıllar önce bu dizi hakkında yazdığım bir yazıyı da buradan okuyabilirsiniz. Sanırım 5000’den fazla kez izledim ve her repliği ezbere biliyorum, ama Friends ile olan bağım hep aynı. Kürkçü dükkanı gibi, beni oraya çeken bir şeyler var.

Son zamanlarda, ne izleyebilirim diye düşündüm ve “Küçük Sırlar” aklıma geldi. Dizideki Arzu ve Ali’nin ilişkisinin benim için özel bir yeri var. Yıllar önce izlemiştim ve yeniden hatırladım. İlişkinin inişli çıkışlı olduğunu biliyordum, ama yıllar sonra o aşkta beni çeken şeyin ne olduğunu merak ettim. Şimdi farklı duygular mı hissedeceğim acaba diye düşündüm. Ya da artık olgunlaştım ve huzurlu ilişkiler izlemek isteyen birisi mi oldum?

Daha sonra, izlediğim bütün yerli ve yabancı diziler ve filmler arasında, beni en çok heyecanlandıran, her sahnesini tekrar tekrar izlemek istediğim ve birlikte olmalarını en çok arzuladığım çift kimdi diye düşündüm.

Blair ve Chuck!

Gossip Girl’daki Blair ve Chuck, toksik ilişkinin prototipi gibiydi. Onların ilişkisi, dizinin ana karakteri Serena ve aşklarından daha fazla ilgi çekiyordu. Belki tüm izleyiciler için, ama özellikle benim için.

Toksik ilişkiyi genel olarak tanımlamak gerekirse, partnerlerin duygusal ve fiziksel sağlığını olumsuz etkileyen, huzursuzluğa ve karmaşıklığa yol açan, bir nevi girdap gibi savurup atan bir ilişki türüdür.

Hayatınızda böyle bir ilişki oldu mu? Her insanın hayatında en az bir kez toksik ilişki yaşandığı ya da “henüz” yaşanmadığı söylenir. Sizce de böyle mi?

Özellikle biz kadınları, bu toksik ilişkilere ne kadar çok çekiliyor? Belki de ekrandaki mutluluk hikayeleri bizi bu ilişkilere doğru sürüklüyor. Belki de haklıyız!

Çocukluğumdan beri, “Friends” dizisindeki Chandler ve Monica ilişkisini arzuladım. Ama aynı zamanda Rachel ve Ross aşkına da büyük bir hayranlıkla bakıyordum. Birbirlerinden ayrılsa da, yine de birlikte olmalarını çok istedim.

“Sex and the City” de Mr. Big’i unutmak mümkün değil elbette. Bu karakter hakkındaki en çok kullanılan kelime “narsist!” Carrie ile Aidan ikilisini çok daha uygun buluyordum. Mr. Big’in neden bu kadar rahatsız edici olduğunu anlayamıyorum. O da diğer karakterler gibiydi aslında. Ama onun farkı, Carrie’nin hayatına kendi istediği zamanlarda girmesi ve kendisi istediği şekilde ilişkiyi yönlendirmesiydi. Nasıl olsa kendisi istediği kadar…

İlişki, her seferinde onun istediği yönde ve onun istediği kadar gelişiyor ve ne yazık ki Carrie’nin mutluluğu ve sağlığı bu durumda maalesef ikinci planda kalıyordu.

Sonuçta, yıllardır bu toksik ilişkilere olan takıntımın sebebini anladım.

Empati kuruyordum. Aldatılan, ihanete uğrayan, “hayatının aşkı” diye göklere çıkarılıp da bir anda hayatı yerle bir edilen kadınların çektiği acıları hissediyordum. Belki bu, iki hafta önceki yazımda bahsettiğim konuyla ilgilidir. Bu noktada detayları yazmamayı tercih ediyorum, çünkü siz de okuduğunuzda ya da okuduysanız ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.

Ben asla aldatılmadım, tabii bildiğim kadarıyla.

Bu kadınların çektikleri acılar, erkeklerin ilişkilerin başında yaptıkları o “love bombing”ler, benim benden alıp götüren şeyler…

Gördüm ki, hem ekranda hem de gerçek hayatta, birini iyileştirirken aslında onu kötüye götürdüğümüzü farkettiğimiz an en korkunç şeylerden biri. Özümüzden ve karakterimizden uzaklaşarak, birinin ruhunu iyileştirirken kendi ruhumuza o negatiflikleri çekiyoruz.

Sorunlu insanları iyileştirme çabasından vazgeçmeliyiz. Hayatındaki sorunları kendi yöntemleriyle çözebilen insanları hayatımıza almalıyız.

Ruhunuzu iyileştirdiğiniz, huzurlu günler dilerim.